DASİFED KONGRESİNİ YAPTI GÜLAY GÜL GÜVEN TAZELEDİ

DASİFED KONGRESİNİ YAPTI GÜLAY GÜL GÜVEN TAZELEDİ

ABONE OL
9 Nisan 2025 17:19
DASİFED KONGRESİNİ YAPTI GÜLAY GÜL GÜVEN TAZELEDİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

DASİFED Doğu Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu 2025-2028 olağan genel kurulu yapıldı.

Çankaya Konaklarında gerçekleşen genel kurula TÜRKKONFED genel başkanı Süleyman Sönmez, TÜRKKONFED genel sekreteri Arda Butu, Hatay gazeteciler cemiyeti Nihat Mazmanoğlu, federasyona bağlı dernek başkanları ile üyeleri katıldı. Genel kurulda konuşan Başkan Gülay Gül şu konulara değindi;

“Öncelikle bu günlerde zor bir süreçten geçerken, sıkışık çalışma takviminiz içerisinde, bizlere zaman ayırarak, bugün burada beraber olma fırsatını verdiğiniz için, şahsım ve yönetim kurulum adına hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Göreve geldiğimiz günden bu yana gerek ulusal gerekse de bölgesel anlamda yaşadığımız olağanüstü durumlarından en yıkıcısı olan asrın felaketi 6 Şubat depremleri nedeniyle olağan genel kurulumuzu gerçekleştirememiş bulunmaktayız. Dolayısıyla Olağanüstü Genel Kurulumuzu gerçekleştirebildiğimiz bugünde, hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor kederli ailelerine sabır diliyorum. Ayrıca yine depremde kaybetmiş olduğumuz Yönetim Kurulu sayman Üyemiz Rana Atalay’a Allahtan rahmet, ailesine sabır diliyorum. Ruhu Şad olsun. Bölgemizin, önemli bir değeri olan Dasifed’in bir neferi olmaktan, her zaman onur duyduğumu ifade ederek, sözlerime başlamak istiyorum. Gururla üyesi bulunduğum Dasifed’in kurulduğu, 2012 yılından bugüne kadar kurucu üyesi olmak üzere; değişik görevlerde ve 4. dönem başkanlık görevi ile yaklaşık 13 yıldır bu yapının içinde çalışıyorum. Hem Dasifed’in bir kurucu üyesi hem de Yönetim Kurulu Başkanı olarak, şu anda hissettiklerimi, “güçlü bir şükran duygusu” olarak adlandırmak en doğrusu olacaktır. Öncelikle Dasifed’in kuruluşunda birlikte çalıştığım, emek eden kurucu başkanlarım ve arkadaşlarıma şükran borçlu olduğumu belirtmek istiyorum. 1 Dasifed’in kurulduğu ilk dönemden bu bayrağı bugüne kadar taşıyan Başkanlar ve Yönetim Kurulu üyelerine de ayrı ayrı bir teşekkür borcum var. Çünkü görev yaptığım süre içerisinde onların hem kişisel olarak hem de “Danışma Kurulu” olarak desteklerini hep yanımda hissettim. Bilgi, deneyim ve yol göstericiliklerinden çok yararlandım. Dasifed, gücünü yalnızca başta üyelerinden olmak üzere, bağlı olduğu üst kuruluş Türkonfed ve birlikte çalıştığımız federasyonlardan alan bir kuruluştur. Bizler, gücümüzü Dasifed’in, misyonuna yürekten inanç duyarak, fikirlerini, zamanlarını, kaynaklarını, bu inanç doğrultusunda, bizi güven ve inançla destekleyen üyelerimize borçluyuz. Bu nedenle burada bulunan ve bulunmayan tüm üyelerimize bütün kalbimle teşekkür ediyorum. Huzurlarınızda, Başkanlığım döneminde birlikte görev yaptığım Danışma Kuruluna diğer bir değişle Başkanlar Kuruluna , Denetleme Kuruluna, Disiplin Kuruluna tüm Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarıma ve Genel Sekreterimize şükranlarımı sunuyorum. Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığım süre içinde, sadece ülkemizde değil, tüm Dünya’da başta ekonomik kriz olmak üzere bir çok krize girdik ve bu hala devam ediyor. Ekonomi yapısının içindeki dişlilerin istemediği bir genel seçim yaşadık. Ukrayna Savaşı ve çok yakın yaşadığımız ve halen devam eden Suriye’deki iç karışıklık, Gazze deki katliamlar ve artan gerilim, İstikrar adası olarak tabir edilen vatanımızın yakınında ki istikrarsızlıkları artıran bir yapıya dönüştü. Görev sürem boyunca; tam en kötüsünü geride bıraktık, artık toparlanma dönemi dediğimizde, yepyeni bir krizle karşı karşıya kaldık. Adeta krizlerin sürekli hale gelmesi, belirsizlik ve öngörülemezlik yeni normalimiz oldu.”

DEPREMLER İSE KRİZLERİN EN ŞİDDETLİSİ İDİ

Yaşanan Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin ise krizlerin en şiddetlisi olduğuna da dikkat çeken Gül konuşmasına şöyle devem etti;”   2 Asrın felaketinin yarattığı ve kısa vadede çözülemeyecek her alandaki yoğun kayıpların yanında; şu anda karşı karşıya kaldığımız sorun, söylemesi güç ama galiba stagflasyon. Çünkü siparişlerin globalde de azalması ve sonucunda üretimin yavaşlaması ve de fiyatların artması gibi bir durumla, ilk defa karşılaşıyoruz. Yüksek enflasyonun yol açtığı etkileri hem işlerimizde hem de toplumsal hayatta bir süredir yoğun olarak yaşıyoruz. Türk lirasının değer kaybı, enflasyonist baskıyı güçlendirdi ve baskı devam ediyor. Bu baskının ortadan kaldırılması, her şeyden önce para ve maliye politikasının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanması gerekiyor. Üretim için yatırım, yatırım için de düşük faiz oranları gerekiyor. Ancak yatırımları canlandırmak amacıyla önce faiz oranlarının çok düşük tutulması, yüksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırdı. Bu tasarrufların yöneldiği emlak ve otomotiv sektörleri başka balonlar oluşturdu. Bunu fark ederek alınan para ve maliye politikalarıyla yüksek faize geçiş yapıldı ama bu da yatırımların önünü kesti. Ne olursa olsun her şeye rağmen geleceği inşa etmeliyiz. Bu konuda ki çalışmalarımızı durdurmadan, krizleri bahane etmeden devam etmeliyiz. Yıllardır hizmet ettiğimiz bölgemizin bizlere geçmiştekinden çok daha fazla ihtiyacı var. Yıkılan Hatay’ı, Kahramanmaraş’ı, Osmaniye’yi örnek bir şehir olarak elbirliğiyle yeniden imar etmeliyiz. Ağır ve orta hasar olmak üzere yaşanan depremlerin ardından, kentimiz ve sanayiciler olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen sanayicilerimizin özverili çalışmaları ile depremde zarar gören işletmelerini kendi çabaları ile birer birer ayağa kalkmaktadır. Bazı sanayicilerimiz de devreye almak üzere, bir kısmı da ruhsat ve prosedürler ile uğraşmaktadır. Sanayicilerimizin daha çabuk toparlanması ve şehrin kalkınması için krediye ulaşma kolaylığı ve pozitif ayrımcılığın yapılması gerekmektedir.”

DASİFED OLARAK HER ZAMAN SANAYİCİ VE İŞ İNSANLARININ YANINDAYIZ

Dasifed olarak her zaman sanayici ve iş insanlarının yanında olduğunu belirten Gül konuşmasına şöyle devam etti; “Sorumluğumuzun bilinciyle artık geleneksel STK çalışma modelinden farklı bir çalışma modeli ile 3 hep birlikte yapının içinde aktif çalışmak ve söz sahibi olarak da ortak faydaya dönüşen ve toplumsal gelişmeye ve refaha fayda sağlayacak bir çalışma modeli ile güncellenmeyi temel amaç edindik. Bölgemizin sanayisinin büyüme ve gelişimi için birliktelik kültürü çok değerlidir. Tek başımıza değil, birlikte kazanıp birlikte başarıp birlikte büyümeliyiz. İstişare ve uyum içinde çalışarak daha yüksek yerlere gelen bir sanayiyi bu çatı altında geliştireceğiz. DEĞERLİ MİSAFİRLER, Bir ekonominin büyüklüğünü gösteren milli gelir, üç tane faktörün çarpımına eşittir. Birincisi çalışabilir yaştaki nüfusun, toplam nüfus içindeki payıdır. İkincisi çalışabilir nüfusun ne kadarının istihdam edildiğidir. Üçüncüsü ise , verimlilik, yani çalışan başına ne kadar üretim yaptığınız? Bunların üçü de ne kadar yüksekse, milli gelir o kadar yüksek oluyor. İlk iki faktör istihdam konusu olup; çalışabilir nüfus anlamında bir sorunumuz yoktur. Sadece çok büyük bir eğitim reformuyla bu sürecin desteklemesi gerekmektedir.”

GENÇLERİMİZ VE KADINLARIMIZ, İŞ BULMAKTA ÖNEMLİ ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA

Gül; “Son faktör olan verimlilik konusu ise ülkedeki iş ortamıyla ilgili. Peki, Türkiye sahip olduğu insan potansiyelinden, verimli şekilde yararlanabiliyor mu? Ne yazık ki, çalışabilir yaştaki insanlarımız, özellikle de gençlerimiz ve kadınlarımız, iş bulmakta önemli zorluklarla ve sorunlarla karşı karşıya. Diğer taraftan sanayicilerimiz, gerekli nitelikte eleman bulamıyorlar. Yani bir tarafta işsizlik yaşanıyor, diğer tarafta mesleksizlik yüzünden çalıştıracak eleman bulunamıyor. Demek ki, mesleki eğitimin kalitesini ve yaygınlığını mutlaka artırmak zorundayız. Ekonomik büyümeyi tempolu biçimde sürdürmek için, gençlerimizi, piyasanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde eğitmek durumundayız. Bir başka ifadeyle 4 ülkemiz, kadın istihdam potansiyelinin ancak dörtte birini kullanmakta, gerisini ise heba etmektedir. Bu durumdaki bir ülke uluslararası piyasada rekabet edebilir mi? Bu durumdaki bir ülkenin insanları zenginleşebilir mi? Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, şöyle der: “Bir toplum, cinslerinden yalnızca birinin çağdaş gerekleri kazanmasıyla yetinirse, o toplum yarı yarıya güçsüz kalmış demektir.” İnsanlarımızın dörtte birini, iş ortamından ve temsilden uzak tutarak, küresel rekabette var olmaya çalışıyoruz. Böylesine bir insan kaynağı israfına göz yumacak lüksümüz yoktur. DEĞERLİ MİSAFİRLER, Gelişmiş bir toplum olmak için, kadınlarımızı sosyal hayata, üretim süreçlerine sokmak ve temsillerde etkin kılmak zorundayız. Bunun anahtarı, önce eğitimdir. Sonra da onları hem mevcut sektörlerimizde hem de yeni gelişmeye açık sektörlerimizde istihdam edilebilmeleri için gerekli niteliklerle donatmamız zorunluluktur. Ve temsil haklarını kazanmaları için önlerini açmamız gerekmektedir. Bölgesel olarak kalkınmak ve ülke olarak büyümek, hem de çok hızlı büyümek zorundayız. Bunun için genel anlamda işsizlik, özellikle de kadın istihdamı sorununu çözmek zorundayız. İstihdam sorunu çözümlenebilecektir. Ancak özel sektörün güçlenmesiyle O halde hem yatırım ortamını iyileştirmeye hem de özel sektörün istihdam üretme kapasitesini arttırmaya devam etmeliyiz. Biz, iş dünyası kuruluşu olarak sorunun çözümünde, kadın derneklerimizi ve temsilde kadın sayısını artırarak yaratacağımız 5 örnek vizyon ile önemli katkı sağlayacağımıza inanıyoruz. Bunun için de çalışıyoruz. Bu dönemde pozitif ayrımcılık anlayışıyla, kadın delegelerimizden düşük oranlarda aidat alma kararını aldık ve tüzüğümüzde ek kadın kontenjan oluşturarak kadın delege sayılarını artırdık. Yönetim Kurulumuzun yarısını kadın yarısını da erkeklerden oluşturmayı kendimize bir misyon edinerek yeni yönetim Kurulumuzu oluşturduk. Bundan dolayı çok mutlu olduğumuzu belirtmek isterim.”

BİZLER KAMU VE STK İŞ BİRLİĞİNİ ÇOK ÖNEMSİYOR VE DESTEKLİYORUZ

Kamu ve STK iş birliğini çok önemsediklerini ve desteklediklerini de ifade eden Gül; “ Sağlıklı bir toplumda yaşamak herkes için haktır. Ancak sağlıklı bir toplumun inşasında vatandaşlarla birlikte özel sektör, devlet ve üçüncü sektör olarak STK’lara düşen görev ve sorumluluklar bulunmaktadır. Yaşanabilir bir toplum ancak bu sektörler arasında ve sektörler içinde sağlıklı bir ilişki geliştirerek gerçekleştirilebilir. STK’ların kalkınma sürecinde vatandaşlar için birçok seçenek sunan yapılar haline dönüşmesi, bölgesel ve dolaysıyla Türkiye’nin kalkınma sürecine güçlü bir destek sağlayacaktır. Kriz zamanları, muhasebe yapma zamanıdır. Yaşamakta olduğumuz sıkıntıların, yıkılan ve kapanan dükkânlarımızın, sanayi tesislerimizin, işsiz kalan insanlarımızın muhasebesini yapma zamanıdır. İtiraf edelim ki, uzun bir süre ortak çıkarlara odaklanamadık. Bugün neredeyse her dört makineden biri sustu. Sadece ihracat ağırlıklı olanlar değil, tüm sektörlerimiz küçüldü. Buna paralel olarak iç piyasadaki sıkıntılar giderek artıyor. Karşılıksız çek ve protestolu senetler ve takipteki kredi sayısı oldukça sıkıntılı. Bankacılık kesimindeki daralma, yüksek maliyetler, özellikle Kobileri olumsuz etkilemiştir. Diğer taraftan sanayi sektörlerinde yüksek sayıda çalışan, işini kaybetmiştir. Ama daha da vahimi, işsiz sayısı gittikçe artmaktadır. Gençler bizim geleceğimiz, genç nüfusumuz övünç kaynağımız. İnanıyorum ki; elbirliği, güç birliği yaptığımız zaman, dayanışma içinde ortak hedeflerde kilitlendiğimiz zaman aşamayacağımız 6 engel yoktur. Zaman, çözüm üretme zamanıdır. Ortak çıkar, ortak akıl ve ortak paydayı yüceltmeli, sorunlarımızı sağduyuyla aşmalıyız. Adalet ve hakkaniyet kavramlarını canla başla savunmalıyız. Toplumsal hayatta ötekini göstererek kendimizi tarif etmekten vazgeçmeliyiz. Bunun için farklılıklarımıza, farklı düşüncelere ve inançlara saygı göstermek zorundayız. Aslında hepimiz, aynı bütünün parçalarıyız ve ancak birlikte varız. • Herkesi; hepimizi bir arada tutmaya devam edecek ortak bir zeminde mutabakat sağlamaya, sadece iş ve aş kavgası vermeye davet ediyoruz.”

BİZ EKONOMİNİN AYNASIYIZ

Ekonominin aynası olduklarına da değinen Gül;” Bu nedenle ekonomide çekilen sıkıntıları ve acıları elbette dile getirecek ve yansıtacağız. Bu bizim memleketimize, ülkemize, milletimize ve camiamıza olan sorumluluğumuzun gereğidir. Her eleştiriyi suçlama olarak algılamayalım. Ama her eleştiriyi de suçlamaya çevirmeyelim. Şimdi yapmamız gereken, mutabakatı sağlamaktan geçiyor. Bu günlerde böyle bir mutabakata, daha çok ihtiyaç duyduğumuz ortadadır. Bizim Türkiye hedefimiz; özgür birey, demokratik devlet ve rekabetçi piyasa ekonomisini benimsemiş ülke olmalıdır. Kendi insanımızı daha özgür ve mutlu kılacak ve daha yüksek bir refah düzeyine ulaştıracak yapısal dönüşümü, başkalarının zorlaması olmadan, biz kendimiz yapabilmeliyiz. O halde gelin, Güçlü bir Ekonomi, Kaliteli bir Demokrasi için, bu krizi yeni bir başlangıcın ilk adımı yapalım. Peki, ülkemiz, şirketlerimiz, insanlarımız, değişen dünyaya uyum sağlama mücadelesi verirken, kamu idaresi aynı mı kalacak? Bir yanda, yeniliklere açık, aktif ve modern bir Türkiye, diğer tarafta durağan kamu kurumları ve bürokratik uygulamaları ile kendi insanına zorluk yaşatan bir idari yapı. Bir yanda “işi ehline verin” 7 kültüründen gelen bir toplum, diğer tarafta liyakatin değil, ilişkilerin geçerli olduğu bir atama sistemi. Eğer bunları değiştiremiyorsak, 21. yüzyılda güçlü bir ülke olarak var olmayı bekleyebilir miyiz? Kamu idaresindeki değişim, eğitim sistemini de içermelidir. Çocuklarımızın “ne iş olsa yaparım” diyen, mesleksiz ve çaresiz fertlere dönüşmesini istemiyorsak, mesleki eğitimi güçlendirmek zorundayız. 21. yy güçlü bir ülke olarak var olmanın yolu, çocuklarımızın zihinlerini kısıtlamaktan değil, geliştirmekten geçer. Herkesin tek tip ve ezber bilgiyle donatıldığı bir yerde, analitik ve eleştirel düşünce yetenekleri zayıflar, çocuklarımız basmakalıp fikirlere mahkûm olur. Öğretimi merkezli hale getirerek zayıflattığımız milli eğitim sistemini, yeniden adına uygun şekilde eğitim odaklı hale getirmeliyiz. Eğittiğimiz çocuklarımızı da ülkelerine hizmet etme ortamları yaratmalı, göçe zorlayacak uygulamalardan kaçınılmalıdır. Ülkemizi yasa boğan ve binlerce insanımızın yaşamını yitirdiği asrın felaketi 6 Şubat depremlerinin üzerinden 2 yıl geçti. 11 ilde yıkıma neden olan ve ekonomiye maliyeti 100 milyar doları aşan felaketin yaraları sarılmaya çalışılırken, deprem illerinde uygulanan “mücbir sebep hali” uygulaması sona erdi. Bizlerin mücbir sebep süresinin sona ermesiyle ortaya çıkan vergi yükünün altından kalkmamız mümkün değildir. Ertelenen vergi ve diğer borçlarımız 30 Kasım sonrasında dağ gibi önümüze çıktı. Birçok esnaf ve işletmenin bunu karşılayacak gücü yok. Bölge iş dünyası temsilcileri olarak ortak demeçlerimiz; gerekli ve zorunlu olarak sürenin yeniden kayıtsız şartsız ve kesintisiz uzatılması yönündedir. Ayrıca olağan dönemler için yayınlanmış yasa ve yönetmeliklerin, depreminin yarattığı sıkıntıları gidermesini beklenemez. Deprem ile birlikte yeni sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlar ve sıkıntılar ortaya çıkmıştır. İhtiyaca dönük yasa ve yönetmeliklerin acilen yayınlanması beklentisindeyiz. Bu Kriz ortamında şirketlerimizin bozulan nakit dengesini düzeltecek adımlar mutlaka atılmalıdır. Bu kapsamda sosyal güvenlik primlerinin ve vergilerin bir süreliğine ertelenmesi ya da silinmesi düşünülmelidir. Yüksek enflasyon döneminin bir ürünü olan ve krizle birlikte ağır bir yüke dönüşen peşin vergi uygulaması kaldırılmalıdır. Kamu kurumlarının özel sektöre olan 8 borçları ivedilikle ödenmelidir. Kamu kurumları alacağına farklı, borcuna farklı muamele yapmamalıdır. Akaryakıt üzerindeki ağır vergi yükünden dolayı, bugün yurtiçinde yapılan taşımacılığın maliyeti, okyanus ötesi gemi taşımasının navlun maliyetini geçmiştir. Enerji fiyatları üzerindeki yüksek vergilemeden vazgeçilmelidir. Bankaların içine kapandıkları bu ortamda, reel sektör ile mali sektörü yakınlaştıracak kredi garanti Fonu’nun kapasitesi güçlendirilmelidir. Bu arada, bazı bankaların hem rekor karlar açıklayıp hem de krizden ve özellikle depremden dolayı likidite sıkıntısı yaşayan şirketlerimizin üzerine giderek, insafsız kredi faizleri uyguladıklarını, kredi akışlarını kestiklerini, hesaplarını bloke ettiklerini de unutmayacağız. Kobilerin, ekonomik istikbalimizin garantisi olduğu unutulmamalıdır. Öte yandan kendi iç pazarımızda ve özellikle de yeniden ayağa kalkma mücadelesi veren bölgemizde yabancı firma kaynaklı haksız rekabete müsaade edilmemelidir. Bölge insanımız var olma çabası verirken gerek bölgemiz gerek se yabancı müteşebbisler rahatlıkla bütün ihaleleri alıyor üstelik ihtiyaç duyulan malzemeler ve işgücünün dışarıdan tedarik ediyor. Demek ki ekonomik mütekabiliyet konusunu daha ciddi uygulamamız gerekiyor. Bu konuda ciddi adım atılmalı ve ekonomi yönetiminde bir fikir birliği oluşturulmalıdır. Dışarıdan her firmanın elini kolunu sallayarak pazarımıza girmesi, bölgemizde kalıcı hiçbir katkı bırakmadan, pazarımızdan faydalanmasına müsaade edilmemelidir.”

4 YILDA BU KADAR ZOR ŞARTLARLA KARŞILAŞMAYI BEKLEMİYORDUK

Gül şu sözlerle konuşmasına son verdi; “4 yıl önce sizlerle beraber yola çıktığımızda, bizi zor bir mücadelenin beklediğini ve umudumuzu korumamız gerektiğini biliyorduk. Fakat doğrusu bu kadar zor şartlarla karşılaşmayı beklemiyorduk. Bu süreçte, birliğimize ve bütünlüğümüze sahip çıktık. Hep beraber uzun ve sıkıntılı bir yol yürüdük. Umutla ve kararlılıkla bölgemize sahip çıktık. Yaralarımızı sarmak ve yeniden ayağa kalkmanın öncülerinden olduk. Hep birlikte çalıştık ve hep birlikte başaracağız. Şüphesiz ki insan, ancak çalıştığına erişir. 9 Yaptığımız her şeyi, Türkonfed’ten, dost Federasyonlarımız ve sizlerden aldığımız güçle, yaptık. Elde ettiğimiz başarının tamamı sizlerin, yönetim kurulumuzun ekip çalışmasının başarısıdır. Sizlere içtenlikle teşekkür ediyorum. Hep beraber sadece şikâyet eden değil, sorunu teşhis eden, inisiyatif alan, çözüm üreten, aktif ve yapıcı bir kuruma dönüşmek temel hedefimiz olarak sizlerin sesi olmaya gayret edeceğiz. Dasifed, sizlerle var. Sizler de bu bölgenin geleceğisiniz. Sizin teveccühünüzle, Dasifed Başkanlığına yeniden adayım. Yeniden sizin sesiniz, sizin nefesiniz ve sizin temsilciniz olmak için, bu şerefli göreve adayım. Yönetim Kurulumla birlikte üstleneceğimiz bu büyük emanetin hakkını vermek için bölgemizin toparlanıp güçlenmesi, gücüne güç katması için yeni vizyonumuzla bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. İnanıyoruz ve kararlıyız. Umudumuzu yitirmeyeceğiz. Hedeflerimize ulaşacağız. Bölgesel kalkınmanın mimarlarından birileri olarak, yılmadan, yorulmadan çalışacağız. Doğduğumuz topraklar Hatay’a, Osmaniye’ye, Kahramanmaraş’a borcumuzu en güzel şekilde ödeyeceğiz. Sözlerimin sonunda, Başta Sayın divan heyeti olmak üzere, Genel Kurulumuzun hazırlık aşamasının her adımında bize yardımcı olan ve destek veren Dernekler Mürdürlüğü’nden Sayın Soner Dalyan’a, bu gün şehir dışından gelip yanımızda olan Çok Değerli Türkonfed Başkanım ve Türkonfed ailesine, Geçmiş Dönem Başkanımızın Sayın Mehmet Kılıçlar’a, ev sahipliği yapan üyemiz sayın Zekiye Çankaya’ya ve yaptığımız faaliyetleri kamuoyuna duyuran yerel ve ulusal basın mensuplarımıza, genel olarak emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür eder, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.”

DASİFED DOĞU AKDENİZ SANAYİ VE İŞ DÜNYASI FEDERASYONU 2025-2028 YÖNETİM KURULU

Yönetim kurulu asil üyeler Gülay Gül Müfit Tennioğlu Adnan Ağır Alpaslan Yücel Hatay Esmergil Çiğdem Kıral Ahmet Horoz Sefer Kaplan Sami Arıca Sema Yeşilağaç Celile Bulgurcu Zekiye Çankaya Ravuda Aslan

Yönetim kurulu yedek üyeler Yusuf Kavak Merve Eryılmaz Erkan Horoz Nigar Özer Zehra Özdemir Urhan

Denetleme kurulu Gökhan Alkan Şevket Parmaksız Simay Bilir Seda Eryılmaz Emir Buse Ceren Gül Remziye Güney Serhan Rende Yaşar Yiğit Recep Atakaş Mehmet Kılıçlar Faruk Ekinci Sezai Boncuk Ali Alper Kazan

Başkanlar kurulu (yüksek istişare kurulu)

1-Recep Atakaş 2-Mehmet Kılıçlar 3-Faruk Ekinci 4-Gülay Gül 5-Alpaslan Yücel 6-Mehmet Akıncı 7-Sezai Boncuk 8- Mehmet Ildıırım 9-Tahsin Kabaali 10-Abdullah Korkmaz 11-Ali Bilir 12-Ayhan Özat 13-Murat Kavak 14-Nasır Mirioğlu 15-Şakir Yiğit 16-Nedim Alıcı 17-Ali Alper Kazan

En az 10 karakter gerekli