ALLAH, İNSANLARI ŞEHVET VE AŞK DUYGUSU İLE İMTİHAN EDER.
Sözlükte şehvet, arzu, istek, temayül, aşırı sevgi; nefsin değer verdiği istekler; cinsel arzu ve istekler anlamına gelir. Kelime olarak çok geniş bir anlam alanını kapsayan şehvet, insan nefsinin arzuladığı, elde etmek istediği her şeyi içine almasına rağmen, konuşma dilinde daha çok cinsel arzular anlamında kullanılmaktadır.
Elmalılı Hamdi Yazır Kur’an mealinde;
"İnsanlara: Kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden şehevat sevgisi bezendi fakat bunlar dünya hayatının geçici metâ'ı, hâlbuki Allah, akıbet güzelliği onun yanındadır. (Âl-i İmrân;14) âyeti şehvetin sadece cinsel bir arzu, bir dürtü değil, dünya nimetlerine karşı insanın şiddetle arzuladığı, elde etme hırsı olduğunu göstermektedir.
Gerek kadınlar gerek oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar ve ekinlere karşı verilen; şehvet, düşkünlük, birçok hikmetle beraber imtihan için verilmiştir. İnsanoğluna Allah tarafından imtihan için verilen bu zaafı ile mücadele etmesi büyük cihadıdır.
Nasıl ki bir alet icat eden sanatkâr, yaptığı aletin kullanma alanlarını, nasıl kullanılacağını, nasıl kullanıldığında daha iyi fayda temin edileceğini, hangi durumlarda bozulabileceğini, kendisi belirler. Emaneten alınan bir arabayı araba sahibi 120’ den fazla hız yapılmaması gibi tembih haklarına sahiptir.
Aynen öyle de insanın ruhunu yaratan, ruhuna cisim gömleğini giydiren, cisim gömleğine; göz, kulak, dil, burun, el, ayak, gibi uzuvları yerleştiren, o uzuvları çalıştıran Allah olduğuna göre, bunların gerçek sahibi de Allah’tır. Bunları insanoğluna emaneten vermiştir.
Öyleyse bu uzuvların kullanma sınırlarını belirlemek de O’nun hakkıdır ve O belirlemiştir. Bu sınırları gönderdiği elçisi aracılığı ile bildirmiştir.
Bir hadisi şerifte; "Aşkını gizleyip iffetini muhafaza ederek ölen şehittir." denilmiştir.
"Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allah Teâlâ affedip cennetine koyar." (İbni Asakir)
Evet, birisi birisine âşık olsa evlenmek için uygun biri olmadığı için veya âşık olduğu kişi evli birisi olduğu için; ondan korunsa, yani haram olduğu için ona bakmasa, ondan uzak dursa ve o dertten ölürse şehittir.
Çünkü kendi yanından o kişiye âşık olmamıştır. Allah’ın verdiği duygulardan yani ona yüklenen programdan dolayı o şahsa âşık olmuştur. Allah bununla onu imtihan etmektedir. Yani o aşkla imtihan olan o insanın; aşkını gizleyip, sabredip, iffetini muhafaza edip, nefis ve şeytanı ile mücadele etmesi büyük cihadıdır.
Bu savaş neticesinde ölürse şehit, kalırsa günahları affolup cennetliktir inşallah. Ayrıca; Allah da o âşık olduğu kadının dilerse aynısından, dilerse daha güzelinden cennette yaratıp ebedi olarak kendisine verme güç kuvvet ve kudretine sahiptir.
Hem aşkla imtihan olan insan düşünsün ki; “ Bu âşık olduğu kişinin güzelliğini, simasını, cismini, kendisi yapmadı, başkasından satın almadı, annesi babası hediye etmedi. Öyleyse kim yaptı, yarattı? Elbette Allah yaptı, yarattı.
Öyleyse o simanın, o cismin, o âşık olduğu kişinin, gerçek sahibi Allah’tır. Öyleyse o âşık olduğu kişiyi öncelikle; kendisinden, anne babasından değil, hakkında hayırlı ise gerçek sahibi olan Allah’tan istemesi gerekir.
Hakkında hayırlı ise bu dünyada da nasip etmesini ahirette de nasip etmesini istemesi lazım. İnsanın hakkında neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu en iyi Allah bilir.
Aşık olunan kadını Allah’tan hayırlısını dilemekle birlikte iyi araştırmak lazımdır. Araştırma neticesinde hayırsız olduğu, asla evlenilmemesi gereken birisi olduğu kanaati oluştu.
Ancak; nefis onu çok arzuluyor. Nefse uyup, şeytana kanıp; hayırlı hayırsız fark etmez yeter ki olsun istedin. Nasip oldu evlendin sonra kadın ahlaksız çıktı. Seni katil etti. Dünyan da rezil, ahiretin de rezil oldu.
Ateizm-Deizm (Milli Manevi Değerleri Yok Etme Projesi) kitabımdan http://ateizmdeizmprojesi.com
Cumanın feyzi bereketi üzerinize olsun.