ALLAH’A AÇILAN KAPI: DUA
Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir. Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir. Benim feyz-i hayâtım hâsılı rûh-ı revânımsın. Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir. Sanadır ilticâsı Gâlibin yâ Hazret-i Mevlâ. Başımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir. Şeyh Galib “Allah’ın gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (onların) bana uğramalarından Allah’ın tam kelimelerine sığınırım.” (Ebu Davud, Tıb, 19) Duaya açılan kalpten daha büyük bir kapı yoktur.
Dua Allah’la konuşmaktır. Büyük sonsuzdan gelecek cevabı bekleyenler, bu kapının eşiğinde bir ömür beklemekten usanmazlar. Onun sonsuz bakışını, ıssız gecelerin derinlerinde akıp giden yıldızların ibadetinde tanımak kabildir. Allah’a açılan eller hâlinde gökyüzünü arayan minareler, sürekli ibadet ve dua hâlinde bulunan rüzgârlara sanki hayrandırlar. Ağaçların bu dua kâinatına doğru atılışları da varlıklarından coşan sevdanın ifadesidir. Onlar da duaya açılacak kapı arıyorlar, onlar da Allah’a yalvarıyorlar. Dua sözlerin en güzelidir. Nurdan, sudan ve sevdadan yapılmıştır. Her varlığa nüfuz eder, her ümitsiz davranışı değiştirir, her kalbi kurtarır.
Dua hâllerin en sevimlisidir. Hasletten uzaklaştıran dostluğun, çokluktan kurtaran birliğin, hasretleri kavuşturan güneşin birleşmesinden meydana gelmiştir. Dua kevserlerin en tatlısıdır. Gözyaşlarından ve ilahi rahmetten yapılmadır. Hicranda kalanları kavuşturur, ruhları Allah’la tanıştırır, varlığı aslına yaklaştırır.