31 Ocak 2023 Salı
BAŞKAN DÖNMEZ, DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ ETKİNLİĞİNE KATILDI
15 TEMMUZ RUHU VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ
Kirli siyaset ne mi?
ÖNTÜRK’ÜN “A” TAKIMI HATAY İÇİN SAHADA
KUDÜS, FİLİSTİN’İN BAŞKENTİDİR
ÖNGÖRÜSÜZLÜK, BAHANELER VE GELECEK KAYGISI
Bir bataklık düşünün, 90 yılda oluşmuş.
Ve bu bataklığı çamura batmadan karşıya geçmesi gereken 10 insan var…
Ancak, bu bataklığın nasıl ve ne şekilde oluştuğu konusunda tarihi ve coğrafi konumunu bilen, nereden geçerse en az risk ve en az bedel ile zamanı iyi kullanacağını bilen biri ve ona inanan arkadaşları olsun.
Başlasın mücadele.
Ve 10 kişiden 7’si, kimi beline, kimi göğsüne, kimi boğazına kadar, çamura bulanmış olsun.
Karşıya geçen, 3 kişinin biri sadece ayakkabıları, diğerinin paçaları sadece çamur olsun.
Ama çamura bulananlar karşıya geçenlere çamur atarak, onların bataklıktan çıkmadığını onları izleyenlere trajikomik bir şekilde anlatsın. Pek Tabi ki, onlarda buna inansın..!
Evet, işte tamda bunun adı çamur siyaseti dostlar.
Yani; altında bataklık yılanı olan ayakları bataklıkta bir masa düşünün,6 sandalye ve 6 insan aynı anda, bu zehirli yılanın rızası olmadan ayağa kalkması ve kurtulması imkânsız. Öyle ki, yılan hepsini kuyruğu ile sarmış, dişleri paçalarında. Beni de çıkarmazsanız hepinizi bu bataklığa gömerim diyor…
İşte olan, biten budur.
Yani; tek kaygısı “vatan” olmayanlar arasında geçen,
Dünyevi alışveriş derim…
Yani, büyük oyuna dahil olmak. Dünyayı, içindeki zenginlikleri, kendilerince seçkin olduklarını düşündükleri kişiler arasında paylaşmak. Zaafları zayıflıkları olan insanlar, bu oyunda en iyi, kullanışlı olacak tiplerdir.
Ruhunu şeytana satmış, egoist ve narsist insanlar, zenginliği ve her türlü makamı hak ettiklerini düşünmekle kalmayıp, topluma dikte ediyorlar şuursuzca.
Küresel güçlerin oyununda rol alanlar, farklı siyasi görüş, farklı karakter, farklı din ve ideolojilerde
Olsalar da, gözlerini kaplayan hırsla, basiretleri bağlanmış olduğundan, amaçlarına ulaşma adına, tavizkar ve cüretkârdırlar.
Hepsi bir, el ele, omuz omuza, “birlikmiş, gibi imaj veriyorlar.
Ve tabi, bir şekilde batının oyun tahtasına yerleşen bu taşların, en can acıtan yanı da, bizlerin üzerimizden oynanmasıdır…
Kazanmak adına, her şeyin, ama şeyin! Yalan, ihanet, tecavüz dâhil katliam, hatta sapıklığın, mubah sayıldığıdır. En acı olan yanı da, aralarında gördüğümüz ve bizim insanlar olarak bildiğimiz, bazen cami kapısında göz göze geldiğimiz, bazen taziye, bazen şehit cenazesinde saf tutanlar arasında, tanıdık bildiklerimiz olmasıdır. Çok kirli bunlar çok.
Kirlenmemiş insanlar kurtarır
Ancak dünyamızı…
Batı, batı diyor, şikâyet ediyoruz da, onlara oyuncak olan, fırsat veren bizim insanlar biliyoruz.
Hangi siyasi partiye baksak, içinde yuvarlanmış, maskeli ikiyüzlü düzenbaz şer ve çıkar gurupları var maalesef…
En çok da muhalif kanatta tabi.
1.Müslüman bir ülkede sapkın cinsel eğilimlerin hoş görülüp bunlara pirim verilmesinde hemfikir olan 7 li masa denen şahsiyetlere soruyorum!! Siz ne yapmak, nereye varma, kimin değirmenine su taşıyıp, neler elde etmeyi düşünüyorsunuz?
Yarın, sizin kızınız başka birinin kızıyla, erkek evladınız bir erkekle evlense buna hoş mu bakacaksınız. Nesliniz nereden türeyecek diye soruyorum?
Aile kurumunun temeli bir erkek ve kadından oluşura, neden karşısınız?
2.İktidar olursak tüm araştırma gemilerini satacağız ne demek?
3.Yerli milli savunma sistemi sizi neden rahatsız ediyor?
4.Tüm yatırımları durduruzdan kastınız ne?
5.Aldığınız hiçbir belediyenin görünen bir başarısı olmadığı halde ülke çapında nasıl başarı hayali kuruyorsunuz?
6.11 toplantıda bir anlaşma yapamayıp başkan adayı belirlenemeyen bu ekiple, ülke adına acil bir kararı nasıl verecek, halka kendinizi nasıl kabul ettireceksiniz.
7.PKK terör örgütü diyemeyen dediği anda masayı devireceği %100 net olan, HDP’siz seçime giremeyecek olan sizler. Ülkemizi koruyan güvenlik güçlerimizi ve bizi vereceğiniz tavizlerle nasıl bir tehlikeye attığınızın farkında mısınız?
Evet, acı ama gerçek bunlar çok üzgünüm, bunları bilip, silkinip uyanmazsak uykuda telef olacağız maalesef. Umutluyum.
Şimdilik diyeceklerim bu kadar.
Sevgi saygı muhabbetle kalın.
Güzel bir gün dileği ile üç aylarımızın kutlu mübarek olmasını temenni eder, Yüce Mevla’mdan yaklaşan Regaip Kandilimizin cümlemize af ve mağfiret kapılarından geçmeyi vesile eylemesini niyaz ederim.
Değerli dostlarım bendeniz sade bir vatandaş olarak, gerek ülkemiz, gerekse yaşadığımız
KADİM şehrimiz adına aynı duygu, aynı kaygı içinde olan tüm insanların yüreğine sesleniyorum…
13 medeniyete beşik olmuş binlerce insanı misafir eden,
Yorgun, kırgın, çilekeş
Hatay’ımızın acil ihtiyacı olan
Kardeşlik çatısı altında, millî birlik ve mutabakat anlayışıyla,
Yan yana gelip, her seçim süreci girdiğinde bölgemiz üzerinde
Oynanan benzer oyunları bozup alaşağı etmenin, koruyup sahip çıkmanın tam zamanı diyorum.
Dil, din, ırk, mezhep, siyasi görüş farkı gözetmeksizin, ortak kaygısı, vatan, millet, bayrak olan huzurun, adaletin, gelişmenin önünde durup, güven ve sadakat duygularımızı felç eden, birliğimizi baltalayıp, bizi parçalamak bölmek isteyenlere ”DUR” diyebilecek, sevgi, dostluk
Kardeşlik, hoşgörü kavramının
en güzel karşılığının bulunduğu 4 kutsal kitabın ifadelerine saygı duyan, özünde yaşayıp gelecek nesiller için, savaşların olmadığı, kurduğumuz güzel ve yaşanılır bir dünya hayalini gerçekleştirmek için, küçük bir devlet sayılan, aile kurumlarını harekete geçirip, kültürün, geleneğin, göreneğin, renklendirdiği, tertemiz bir çevre, pırıl pırıl bir gençlik psikolojisi, ruh ve bedensel sağlığı yerinde, mutlu ve umutlu bir toplumu oluşturmak ve makus kaderimizi tersine döndürmek hadi için el ele, gönül gönüle verelim ve her türlü yenilik proje, eğitim, öğretim, koruma rehberlik görevi yapmak, isteyenlere yol açıp destek olalım. Yeni fikirlere açık, ciddi, saygılı, sevgi ve ölçü prensiplerine uyumlu tüm hanım efendi, beyefendi kardeşlerimizin yan yana getirelim. Ülkemizin ve milletimizin geleceği adına dilek, temenni ve kaygılarını fikir ve düşüncelerini beyan edebilecekleri platformlar ile
Farklılıklardan renkliliklerden
Oluşan birikmiş güzelliklerin önünü açalım, fırsat verelim derim. Öyle ki, bu faaliyetler
Hiçbir as, üst, baş, ayak, kaygısı duyulmadan, sanki kendi evinizde kardeşlerinizle istişare ortamındaymış gibi yapılması şeklinde olmalı. Akil insanlar her camianın temsilcileri birleşebilmeli tek çatı altında.
Zira tek yürek, tek ses, tek nefes gibi olmadan, hiçbir başarı hak ettiği yeri bulup, hiçbir oluşum gelişimini tamamlayıp, sürdürülebilir olamaz. Birlik ve beraberliğin sembolü, bir bedenin organı, hücresi gibi olmalıyız.
Bu anlamda, tüm Hatay’ımızın güzel insanları Bir aile üyesi gibi, birbirimize entegre olmalı ve manen birbirimize güven vermeli her açıdan.
Birbirinden desteklerini esirgememeliler ki ancak bu duygu ve düşünceyle yarınlarımıza umutla, inançla bakabileceğimizi hiç aklımızdan çıkarmamalıyız…
Başka Türkiye olmadığı gibi İnanın başka Hatay da yok.
Biliyorsunuz ki Türkiye’miz ne vakit yükselişe geçse küresel şeytanlar yarattıkları sahte ve sanal türbülanslarla korku panik, sinyali yayıyor ve hızımızı kesiyorlar. Her seferinde 40 yıl geriye götürmeyi başarıyorlar.
Uyanık olup, asla yutmayacağız bunların oyunlarını ve yese kapılmayacağız inşallah…
İç ve dış düşmanların hedefleri
Öncelikle istikrarı bozmak. Bunlar bizi korkutmasın, zira Allah cc her daim doğrularla. Onların rutine bağladığı banal numaraları asla bitmez. Algı ile algımızı korku ile irademizi teslim almak bütün dertleri. Türkiye’mizin geldiği yüksek noktayı hazmedemiyorlar. Adeta kriz geçiriyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan korkusu düşmanlığı bunları deli etti.
Yılan, çıyan, çakal, tilki tabiatlılar, hamuru ihanetle yoğrulmuş, besmelesizler,
Soyu sopu ayrılar birleştiler.
Görevleri parçalamak bölmek
Dağıtmak, yok etmek bunların.
Kıssadan hisse:
Yılanın biri ateşböceğinin peşine düşmüştü.
Onu tam yemek üzereyken,
Ateşböceği,
“Sana bir şey sorabilir miyim? ” dedi.
Yılan;
“Aslında kurbanlarımın sorularını cevaplamam, ama bir istisna yapıp, sana cevap vereceğim” dedi!
Ateşböceği sordu;
– Sana bir şey mi yaptım?
– Hayır dedi yılan.
– Senin besin zincirine mi dahilim?
Diye sordu ateşböceği.
– Hayır dedi yine yılan.
– O halde niye beni yemek istiyorsun,
“Işığını görmeye dayanamıyorum da, ondan” dedi yılan…
Bazen kimseye zararınız olmasa bile, hatta her türlü iyiliği yapsanız bile,
En yakınlarınızdan yersiniz en büyük darbeyi.
Velhasıl kelâm şunu demek istiyorum.
Çünkü sizdeki o iyilik ışığı
Onlarda yoktur!
Ve bunu kıskanırlar daima.
Işığı sönmüş gözleri ve gönülleri nefret ateşi ile kör olmuşların inadına, bizler aşk ve umutla yelken açacak ve bu gemiyi götüreceğiz hep birlikte selamet limanına inşallah. Sevgi saygı muhabbetle hoşça kalın sağlıcakla kalın.
Bir inşaatın ana malzemesi demir, çimento, kumdan oluşur.
Estetik ve güzellik katmak yaşanır hale gelmek için kullanılacak malzemelerin tamamı öncelikli olan kaba inşaatı oluşturan malzemelerin usta ellerde şekil almasından sonra gelir.
İnsan ilişkilerinde de, güven, saygı, umut ve sadakat sonrası sevgi ve muhabbet oluşur..
Her ilişkide ana ihtiyaç budur.
Gerek aile gerekse sosyal ve siyasal hayatımızda bu temel üzerine oturmayan hiçbir ilişki sürdürülebilir olmayacaktır.
Makamların yücesi, güvenilir olmak, davaların en yücesi bezli canı koymaktır.
Davamız ülkemiz ise, serden geçeriz yardan geçeriz, sille yeriz, tokat yeriz, ama asla davamızdan ‘vaz’geçmeyiz.
Can’ı tende koyan yüce Allah
Türk milleti, kalkın yallah. Derdi, ülkesi olmayanın, aldığı nefes, külliyen ziyandır. Düşün nasıl da sarmış etrafımızı bunca yılan, bunca çıyan. Derdimiz, güzel söz etmek değil haşa, güzel olanı yaymak vefa borcumuzdur yüce Allah’a.
Yetmedi mi bunca uyku, rehavet bize. Yalnızım diyen ve etrafında kimlerin olduğunu bilmediğimiz bir lider var karşımızda. Onu, onlara mı bırakacağız? Asla.
15 Temmuz şuuru diri kalmalı hafızalarda. Daima yenilenmeli Hangi dava emek vermeden, alınlar terlemeden, gözyaşı dökmeden, incinmeden, rahatı terk etmeden zaferle taçlanır ki kardaşlar? Ömrünü ülkesine adayan yiğitler ardında dullar, yetimler, öksüzler, gözü yaşlı ana, babalar, kardaşlar bıraktı. Onlara hiç mi borcumuz yok.
Sıcacık evlerimizde telefon tuşlara basarak birbirimizle muhabbet ederken acaba..?!
Milletin meclisinde, 85 milyon önünde nasıl davranacağını,
nasıl konuşacağını, adabı edebi ahlakı, siyasi etik kuralları hiç bilmeyen vekilleri seyretmek üzmüyor mu bizleri yıllardır??!!
Yazık çok yazık…Biz bunlara layık mıyız diyeceğim !!! Demek ki layığız. Ellerine yetkiyi, altlarına kürsüyü kim koydu? Bunlar çizmeyi de, çizgiyi de çoktan aştı. Ve Müslüman Türk milleti doldu da taştı. Ne bu yaaaa..
Yalan dolan rezillik diz boyu. Her boy pabuçla lak lak..
Anlayamadık bunlar ne ayak.
Paçoz, tembel, agresif, muhalefet var’mış ,gibi yapmaktalar..
Ama vallahi hiç olmasalar daha faydalı olacaklar..
Hem seçmenini, hem hükümeti oyalayarak milli şuur düşmanı kim varsa birleşik ihanet şirketi gibi çalışıyorlar. Türkiye’nin ilerlemesini sekteye uğratıp Erdoğan düşmanlığı ile kör olmuş gözleri yüzünden yakıp yıkmayı, kırıp dökmeyi göze almışlar ki bunlar bu ülkeye
Sadece koca bir takozlar.
Bu kutlu milletin kaderi, odun gibi insanlara bırakılırsa, odunlar bir gün tutuşup hem kendini hem de çevresini kül edecektir Bu odunlar ki, kendi ocaklarında yanmayı becerememiş, kapı önüne konmuş 7 benzemezler.
Uyanmalı derim uyanmalı. Uyandırmalı aksi halde uykuda
Telef olacağız maazallah.
Bunların niyeti çok kötü çok.
Sandıkla alamazsak, zorbalıkla
Makam işgal ederiz anlayışında
Artık birbirimizle uğraşma vakti geldi geçti can dostlar. Bütün dünyanın merakla beklediği bir Türkiye seçimi var önümüzde tüm dengeleri değiştirecek. Benzetme yaparak anlatmam gerekir ise; hazırlayacağımız asrın en mükemmel yemeği olacak biz ne bulursak değil, en kaliteli malzeme, en profesyonel aşçılar en deneyimli servis elemanları ile masayı kuracak, onlara on parmak ısırtacağız Biiznillah. Hele ki Hatay çok önem arz ediyor çok.
Burada her adamın kaldıracağı bir yük olmaktan çıkmıştır…
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Hepimiz yoksul mahallelerde gezmeli, dua ve gönül almalıyız İnanın şu görünmeyen iyiler olmasaydı burası çoktan bitmişti zaten.
Allah cc devletimizin bekasını, milletimizin sadakatini, vefasını daim kılsın, reisimize sıhhat ve afiyet içinde, uzun ömür versin. Amin amin amin.
Sevgi saygı muhabbetle, hoşça kalın sağlıcakla kalın.
Şaşarım şu insana ki, bir yağ parçasıyla görmektedir, bir et parçasıyla söylemekte, bir kemikle doymakta, bir delikle soluk almakta. Tamah seni kul etmesin. Allah seni hür yarattı.
Hz.Ali (RA)
İnsan tamamen duygudan ve histen ibarettir, insanı insan yapan duyguları, hissettikleridir
Duyguların köküne ne ekersen düşüncelerin o meyveyi verir.
İnsanın düşündükleri başkaları tarafından görünür olsaydı,
Allah CC onları başkalarından gizlemeseydi, pek çok insan sokağa çıkamaz toplum içinde gezemez, özgürlük kavramının anlamı şu anki gibi anlamazdık
Duygu ve düşünceler, açmayı bekleyen çiçek, olgunlaşmayı bekleyen meyveler gibidir…
Bozulmuşluğun, çürümüşlüğün hızla yayıldığı bu asırda saf,
Temiz düzgün insanlar olarak ayakta kalmak, olumlu olup, pozitif düşünmek bir mucize.
Madde ve mide arasında, zevk odaklı yaşamın, materyalizmin kölesi haline gelmiş insanların rutini haline gelip, düşünce şeklini alan, bu gün ne yesem ne giysem, nereye gidip ne alsam, kimi çarpsam, nerede vakit öldürsem gibi.!
Adeta uyuşmuş, deforme olmuş yetim, duygularını tamir etmek adına, ters işlem yaparak kurtarmak, sahte aldatıcı geçici iyilik hissi ile, bu açıklarını kapatmaya çalışarak yüzüne, gözüne, dudağına, orasına, burasına yaptırdığı estetik operasyonlarla botokslarla sanal mutluluğu yakalama yarışına giren, kadın ya da erkek, bu insanların pek çoğu ahlaken dip yapmış durumda olup, duygu açlığı, sevgisizlik, tatminsizlik ve inanç fukaralığında, maalesef mendil açıp dilenecek hale gelmiştir ne yazık ki.
Ahlaki açıdan, nereden nereye geldiğimizi bir hikaye ile özetleyelim isterseniz…
Cambazın biri, eşeği yularından çekip getirmiş bir pazara. Bir başka cambaz yanaşmış:
“Kaça bu eşek?”
“Bin lira!”
“Aldım gitti, ver elini helalleşelim!”
Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:
“Yahu görmüyor musun? Bu eşek topal. Onun için ucuza verdi.”
“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bu nedenle topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor.”
Eşeği satana koşmuşlar:
“Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!”
Satıcı gülmüş:
“Eşek topal olmasına topal da öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum.”
Alıcıya koşmuşlar:
“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. Seni kandırdı, parayı da aldı!”
Alıcı dövünmeye başlamış:
“Vay namussuz vay!
Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı.”
Çağımız insanının ahlâk yapısının özeti böyle işte!
Yalan söylüyorlar.
Yalan söylediklerini biliyoruz.
Yalan söylediklerini kendileri de biliyor.
Yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar.
Ama hâlâ yalan söylüyorlar.
Kravat takmış olmaları bu gerçeği değiştirmiyor maalesef.
Toplumsal hayatın her alanında her mecrada, kaybolan değerleri toplama zamanı gelmiş geçiyor
Kendimize gelme, özümüze
Öz kültürümüze dönmek için nasıl bir mucize ve sınava tabii tutulmamız gerekiyor, neyi ve kimi hangi zamanı bekliyoruz acaba? Geç kalanlardan olmayalım inşallah dostlar…
…
Dünyasına, dünyasına
Dünya benim diyenin,
Gittik dün yasına. …
Sevgi saygı muhabbetle, hoşça kalın, sağlıcakla kalın.
Hiç, aradığın oldu mu? Sordun mu?
Gürültüyle aran bozulduğunda.
Boğuştun mu, kalabalıkta kimsesizlikle.
Çareleri tüketip, takatsiz yoruldun mu?
Bitmeyen gecelerin karanlığında.
Aradın mı ışığı, kurtulmak için.
İlacım, derdim ne diye sordun mu?
Kanayan yaranı kapatmak için.
Rahmet sağanağında ıslandın mı?
İçindeki alevi söndürmek için.
Hiç, olabildin mi hiçliği yaşayıp.
Sararıp soldun mu acaba!
Mevsimi geçen çiçekler gibi.
İsmini kalbine yazdığı halde!!!!
Bir kez aşk ile “O”nu andın mı?
Sahipsiz duygularını, gömdün mü yüreğine
Sessizce ağlayıp yas mı tuttun birde.
Yapma be gönlüm yapma kendine.
Yormaz mı seni, bu fani dünya.
Her gün bir yanını yediği halde.
Onda bir vefa hali gördün mü!
İlacın belli, hadi sızlanma.
Tabibi dinle bütün kalbinle.
Ve, kim ne derse aldanma.
Gel ne olursan gel tövbeye.
Rabbine dön bütün kalbinle.
Neyi seversen… Neye karşı ilgi alaka hissedersen, o olursun. Çünkü sevdiğin şey ve sevdiğin kişi vücudunun kimyasını ve simyasını değiştirir. Alaka hissettiğin şey, seni değiştirir dönüştürür.
Hz. Mevlana;
“Gönül ne tarafa işaret ederse,
Beş duyu da eteklerini toplar o tarafa doğru koşar…” Bu yüzden sevdiğin ve alaka duyduğun şeyleri çok özenle seç… Sevdiğin şeyler senden daha değerli ve daha kıymetli olsun ki, kıymetin artsın.
Maddi manevi pahan yükselsin Unutma!
Sen neyi seversen o olursun. Senden daha değerli olanı sev ki, Allah, içini değerli olanlarla doldursun demiştir.
Zira her uzuv, yaratıcısının sistemine, programına göre çalışmaya yaratılmış.
Sisteme bağlı, doğru bağlantılı olması halinde ancak sağlıklı ve verimli olur. Aynı televizyon ve radyonun bağlı olduğu istasyondan veri alması gibi.
Bizler nasıl ki, günümüzde daha
İyi iletişim için elimizdeki her türlü teknolojik aletleri yeniliyor, bir üst modelle daha çok özelliği kullanma imkânına sahip oluyor isek, Rabbimizin daima bizimle irtibatlı haberdar olduğunu ve bize neler söylediğini anlamak, emir ve yasaklarına uyma konusunda dikkatli, güçlü, mutmain olmak,
Farz ve sünnetleri huşu harfiyen Yerine getirmenin ruhumuza ve bedenimize yarattığı huzurun konforunu yaşayarak, gelecek nesillere iyi birer örnek olup,
Geçmişimize rahmet okutarak,
Yüce mevlamızın “kendisine” gitmemiz için bize tahsis ettiği
Emanet acımızı, bedenimizi dünya çöplüğünde, sağa sola çarpıp pert etmeden tertemiz bir şekilde teslim etmeyi görev ve sorumluluklarını yerine getirmiş bir kul olarak huzura çıkmayı, iki cihan güneşi sevgili Peygamberimizin şefaatine nail olmayı cümlemize nasip eyler inşallah. Yüceler yücesi
Mevlamız hepimizin gönlünü aşkı muhabbetiyle doldursun amin.
Sevgi saygı muhabbetle hoşça kalın sağlıcakla kalın.