04 Ocak 2024 Perşembe
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed nübüvvetle görevlendirildiğinde, geldiği toplumun bazı özellikleri vardı. Mesela hak ve adalet kavramları ortadan kalkmış, içki, kumar ve tefecilik gibi pek çok kötü alışkanlık yaygınlaşmıştı. Bunlar toplumda normal karşılanıyordu. Dini anlamda hoş karşılanmayan falcılık, sihir ve büyü gibi bazı tutum ve inanışlar tevhide karşı duruş anlamına gelen putperestlik olgusu, kölelik düzeni, köleler, hürler diye toplumun bir kast sistemi ile ikiye ayrılması, zengin ve fakir şeklinde de ciddi bir ayrım söz konusuydu.
Böylece ortaya çıkan toplumsal durum, bir grubun mutluluğu üzerine kuruluyken diğer grubunun sefaleti üzerine kuruluydu. Yüce Allah, Peygamberimizle bu duruma müdahale etti, yeni toplum modeliyle; şeffaf, adaletli, hoşgörülü ve yardımsever bir toplum modeli oluşturdu.
Ekonomik problemlerden dolayı İslam ülkelerinin büyük çoğunluğunda orta sınıf ortadan kalkmış, net ve kalın çizgilerle varlıklı ve yoksul olarak ikiye ayrılıyor. Bunun da doğuracağı yozlaşma ve ahlâki problemler açık bir şekilde tezahür ediyor. Özellikle Müslüman ülkelerde; hırsızlık, cinayet, fuhuş, uyuşturucu ve içkiye bağlı birçok alışkanlık ayyuka çıktığı, hatta toplumlarda hâkim olmaya başladığı görülmektedir. Bu durumun bir sarmaşık gibi tüm damarlara sirayet ettiğini söyleyebiliriz.
Kendisi bizzat örnek oldu ve hayatının bütün evrelerinde Kur’an’ın ortaya koyduğu ahlâki hükümleri toplumun yararına olacak şekilde uygulamaya çalıştı. Hayatını bu yola harcadı, her türlü zorluğa göğüs gerdi. Kendisine sunulan bütün şaşaalı, şatafatlı ve debdebeli hayatı elinin tersiyle itti ve nefsi okşayan hiçbir teklife tevessül etmedi.
Peygamberimizi anlamak; onun sünnetini uygulamakla gerçekleşir. Sadece; yeme-içme, giyim ve fiziki özelliklerini taklit etmekten öte; hayatının her alanını bir duruş olarak tatbik etmektir. Hz. Aişe’nin “Yaşayan Kur’an” olarak belirttiği gibi, O’nun (S.A.V.) sünneti esasen ahlâkı idi. Zaten sünnet; metot, yol, üslup demektir.
Hz. Muhammed’in varlığı ve onun ortaya koyduğu ahlâki ilkelerin toplumsal karşılığının ne olduğunu anlamak büyük önem arz eder. Çünkü Peygamberimizin karşı çıktığı, toplumu ifsad eden bütün ahlâki problemler açık bir şekilde ve fütursuzca işleniyor. Aile kurumu yok olmayla karşı karşıya. Bugün modern dünya olarak adlandırılan, yaşadığımız zevk ve sefa çağı Hz. Peygamber’in Mekkeli müşriklerle mücadele ettiği dönemin bir kopyası gibi.
Özellikle genç nesil arasında; deizm, ateizm ve agnostisizm gibi inanç problemleri ortaya çıktı. Maalesef dindarlarda da ciddi ahlâki problemler yaşanıyor. Bozulma sadece sekülerde ve gençlerde değil, dindar olduğunu söyleyen belli bir noktaya gelmiş kimselerde bile yaygın. Yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetin hüküm sürdüğü; yakınlara bakmanın, komşuya destek çıkmanın ve dürüst olmanın genel geçer kabul görmediği bir tablo ile karşı karşıyayız. Mevlid-i Nebi haftasında O’nun (S.A.V.) ahlâki özelliklerini öne çıkararak “nefis terbiyesi/özeleştiri” ile değerlendirmek gerekir.
Düzenlenen programlardaki süslü sözler, yapılan dualar, getirilen salâvat ve yazılan na’tlar, dökülen gözyaşların anlamlı olması için ahlâki bir inkılâba ihtiyaç var. İslam’a ait bütün değerleri topluma hâkim kılmadıkça ve davranışlarımıza yansıtmadıkça bugünleri sadece hafta olarak kutlarız. Aslında Mevlid-i Nebevi haftası sadece bir hafta değil yılın üç yüz altmış beş günü tüm değerleriyle yaşantımıza yansıması gerekir.
Bununla ilgili yapılan programlar önemlidir ama esas olan toplum düzenine yönelik kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün giderilmesidir. Hz. Peygamber’in ahlâkı ve İslam’ın yüce değerleriyle, onun ortaya koyduğu ilke ve prensiplerle ilgili davranışları desteklemek, buna aykırı davranışları yok etmektir. Aradan asırlar geçmesine rağmen O’nun (S.A.V.) ortaya koyduğu ilkeler, ahlâki öğütler ve yaşam modeli halen en iyi model olarak güncelliğini korumakta ve bu örnekliğiyle de günümüze ışık tutmaktadır.
Yoksa yapanlar “bizim mahalleden” diye ahlâksızlıkları görmezden gelip, kötülüklere dindarlık kisvesi büründürmek, Müslümanların ahir zamanda büyük imtihanlarından biri olsa gerek. Peygamberimizi idrak etmek; onun getirdiği hayat nizamını öğrenmek ve yaşamakla mümkündür.