04 Ocak 2024 Perşembe
Mübarek Ramazan Ayı’na sayılı günler kaldı. Rabbim hayırlı, bereketli ve mübarek eylesin. Ümmeti Muhammed’in kurtuluşuna vesile kılsın. İki cihanda aziz eylesin.
Aylardır ülkenin ve dünyanın tek bir ana gündemi var. Her konu eninde sonunda koronaya bağlanıyor. Hangi branştan, hangi meslekten olursanız olun bir şekilde pandemiyi konuşmak durumunda kalıyorsunuz.
Tüm dünyanın üzerine karabasan gibi çöken virüse rağmen değişmeyen şey İslam âleminin vahim durumu. Yeryüzü Müslümanlar için hala kan gölü. Savaşlar, açlık, kıtlık, terör ve gözyaşı dinmiş değil.
Bir yandan aşı üreten ülkeler bu aşının dünyanın her yerinde üretilmesini sağlamak yerine aşıdan maksimum kar elde etme çabası içerisine girmiş durumdalar.
Açıkçası gönüllerin pas tuttuğu, kalplerin karardığı ve insan hayatı üzerinden para kazanılması olmazsa olmaz görülen bu dünya hayatında Kur’an’ın insan hayatına önem veren söylemlerine daha çok ihtiyaç olduğu açıkça görülmektedir.
Böyle bir durumda ibadet ve kulluk mevsimi olan bir Ramazan’a daha girerken nefis muhasebesi yapmak, hepimiz için öncelikli bir sorumluluk ve görevdir.
Bu görev aynı zamanda günümüzde “Müslümanlık şahsiyetinin” yitirildiği ve gölge düşürüldüğü bu dönemde biz Müslümanlar bulunduğumuz bu handikaptan kurtulmak ve asr-ı saadette olduğu gibi Müslümanlığı düştüğü çıkmazdan kurtarmak bir zorunluluktur. Farzdır.
Bu Ramazan’da da ihmal ettiğimiz değerlerimizi tekrar hatırlamalıyız. Ramazan’ın manevi atmosferini fırsat bilip; ailemizle birlikte ibadet ederek, Kur’an okuyarak ve sohbet meclisleri kurarak en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
DÜNYA-AHİRET DENGESİ
Biz insanlar başımıza gelen felaketlere karşı bir takım çözüm yolları aramak ve gerekli bütün önlemleri aldıktan sonra tevekkül etmemiz gerektiğinin de bilincinde olmalıyız.
Bu bilinç ile ilme, bilgiye ve üretmeye yönelmeli dünyayı daha yaşanılabilir ve mamur bir yer haline getirmeliyiz.
Zira İslam coğrafyasının yaşadığı kaotik ve perişan durum din-i mubini İslam’ın yaşanılmasını da imkânsız hale getirmektedir.
Müslüman halklar bu sıkıntılar içerisinde hem dini hem ahlaki manada yozlaşmakta bunu da ancak Kur’an’ın çağları aşan mesajını doğru anlama ve yaşama ile çözme yoluna gidebilir.
Dünyamızı düzeltmeden ahiretimizi kurtarmamız mümkün olmaz. Bu manada Kur’an dünya ve ahiret dengesi içerisinde mümin kullara bir şifa olarak güncelliğini korumaktadır.
ŞİFA AYI RAMAZAN
Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ramazan-ı şerifin ana teması “Şifa Ayı Ramazan’ olarak belirlenmiştir.
Kültürümüzde ve zihinlerde “On Bir Ayın Sultanı” olarak bilinen ve yer eden Ramazan, esasen bütün yönleriyle maddi ve manevi hastalıklarımız için de bir şifa ayıdır.
Her türlü günah ve hatadan uzaklaşarak, benliğimizi esaretten kurtardığımız zaman dilimidir.
Bu ay huzur bulduğumuz, aczimizi itiraf ederek halimizi Allah’a arz ettiğimiz, gurur, kibir ve bencillik gibi hastalıklardan kurtulmaya çalıştığımız bir şifa ayıdır.
Ramazan’ın manevi ikliminin kazandıracağı hasletlerden biri de insanın, kendisine, ailesine, topluma ve çevreye karşı geliştirebileceği sorumluluk bilinciyle hareket etmesidir.
Ramazan ayı aynı zamanda bir yardımlaşma ve paylaşma mevsimi olarak değerlendirildiğinde başkalarına el uzatmak ve muhtaçlara yardım etmek gönüllere şifadır.
Başkalarına faydalı olup bu hasletlere sahip çıktığımız sürece sorunlarımıza çare, yaralarımıza şifa bulmuş oluruz. Başkasının derdine derman olalım ki derdimize derman olsun.
Ve tabi ki hayatımızın bugüne kadarki seyrini hesaba çekmemiz, bundan sonraki bölümü için de salih amellerimizi ve hasenatımızı artırmak için bir fırsattır.