24 Mart 2025 Pazartesi
HATAY’DA ŞİDDETLİ FIRTINA: SU DEPOSU DEVRİLDİ, KONTEYNERLERİ UÇURDU
6 ŞUBAT VE SONRASI! MİLLETİNİN EMRİNDE GÜÇLÜ DEVLET..
Kirli siyaset ne mi?
KÜRESELCİLERİN YAPAY DEPREMLER ÜRETEREK İŞGAL PLANLARI
MEHMET YELOĞLU ANKARA’DA HATAY’IN AYNASIDIR
KUDÜS, FİLİSTİN’İN BAŞKENTİDİR
Âdem aleyhisselâmdan beri herkes, şu veya bu şekilde tarafını belli etmiştir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Bu iki yol, doğuyla batı gibidir. Sadece, hangi tarafa gideceğini kendisi tercih edecek. Ahirette iki yer var: Cennet ve Cehennem. Üçüncü yer yoktur.
Nemrut’un, İbrahim aleyhisselâmı atmak için yaktığı büyük ateşe, bir karınca durmadan su taşırken evliyâ bir zat sorar:
“Bu getirdiğin suyla bu ateş söner mi? Bir damla su atıyorsun, tekrar gidip su getiriyorsun. Neden bu kadar yoruluyorsun?”
Karınca şöyle cevap verir:
“Ben de biliyorum, ama ben tarafımı belli ediyorum. Ben ateşi söndüren taraftayım.”
O zat, bir yılanın da devamlı ateşe üflediğini görür. Yılana da sorar: “Sen ne yapıyorsun?” O da şu cevabı verir: “Bu ateşi körüklüyorum ki; ateş alevlenip İbrahim’i hemen yaksın diye.”
Yani, o da tarafını belli ediyor. O hâlde insanlar iki tarafta. Biri ateşi söndüren, diğeri ateşi körükleyen… Herkes kendine bakacak, ateşi söndüren tarafta mı, körükleyen tarafta mı? Yani tarafını, rengini belli edecek. Renksizlik iyi değildir, başıboşluktur. Sürüden ayrılmış koyun, kurda kuşa yem olur.
Bir Mecusî, yani ateşe tapan, kendi din gayretiyle, insanlar için çok lüzumlu bir yere, güzel bir köprü yaptırır. Sultan Mahmud Gaznevî hazretleri bu köprüyü görünce, yaptıran kişiye duâ etmek ister. Bunun üzerine yakınları, köprüyü yapanın Müslüman olmadığını söylerler. Sultan Mahmud Hân bu kişiyi çağırtır, ona teşekkür edip der ki: “Güzel ve faydalı bir hizmet yapmışsın. Gel, bir de Müslüman ol! Allahü teâlânın rızasını da kazan, ahıretini de kurtar, Cennetlik ol!” Mecusî kabul etmez. Sultan, masrafının iki katını vererek köprüyü satın almak ister. Mecusî yine kabul etmez. Der ki: “Ben bunu dinim için yaptım, parayla satmam!”
Bâtıl dini için bile, yaptığını parayla değişmez. Padişah, bedelini çok daha fazla vererek satın almakta ısrar eder. Mecusî yine kabul etmez. Zorla alacaklarını zanneder. “Canımdan olurum da, köprüyü vermem!” diyerek köprüden kendisini aşağı atar.
Ferideddîn-i Genc-i Şeker hazretleri bunu anlatırken buyurur ki: “Ey Müslüman! Sen din gayretini Mecusî’den mi öğreneceksin? O dini için canından oldu. Senin gayretin nerede?..”