Mesleğe başladığım 2015 yılından 2020 yılı arasında ki sürece baktığımda %150 artış görmekteyim otizm teşhisinde.. 2015 li yıllarda doktorlar bile 4-5 yaşı beklerken 2020 lardan itibaren teşhis ve tanılama 2 yaşlara inmeye başladı. Önemsiz gibi görünen bir sürü ufak belirtinin yeteri kadar incelenmemesi çocuğun geleceğinde ciddi hasarlara yol açabilmekte…
PEKİ OTİZM Yani Otiztik bozukluk Nedir Ne Değildir ?
Otistik bozukluk, toplumsal etkileşim ve iletişimin gelişiminde belirgin anormallik veya bozulma ile ilgi dağarcığındaki belirgin sınırlılıktır. Otizmin bir zeka geriliği mi yoksa kendine özgü bir zeka yapısı mı olduğu konusunda hala net bir tanımda ortaya konulmuş değildir. Bana göre şahsi fikrim ; Otizm esasında bir iletişim bozukluğudur. Yani beynin “sen, ben, o” kısmının yeterince çalışmamasıdır. İletişim kurabildiğiniz her şeyi düşünün. Otizm de bunun tam tersi. İletişimsizlik. Patolojik olarak beynin merkezi sinir sitemi hastalığıdır. Otizm ZEKA GERİLİĞİ değildir. Toplumumuzda ilk akla gelen “çocuğumun zekası mı geri?” Tam olarak söylenemez.. Çünkü bu bir iletişim kuramama problemi.
Uzmanlar ise Otizmli çocukları zihnin, beynin nasıl çalıştığına dair fikir verebilecek gizemli bir hastalık olarak görmüşlerdir.Son yıllarda bir hayli yaygınlaşan hemen her yerde karşılaştığımız konuşmalarda, “bizim çocuk şu davranışları sergiliyor. Akrabamızın , komşumuzun çocuğu şu davranışları gösteriyor” gibi konularla karşılaşmak oldukça sık hale geldi. 15-20 yıl öncesine kadar bize uzak olan bu tanımla şimdi hemen her yerde karşılaşmak mümkün. Gittikçe yaygınlaşan otizm illeti otizmli çocuğu olan ailelerde ciddi travmalara ve çaresizliğe yol açmakta. Yeni çocuk sahibi olacak ailelerde acaba “benim çocuğum otistik olur mu” kaygısı ile çocuk yapmakta yaşanılan tereddütlere de oldukça sık rastlamaktayız.Çocuklardaki otizm belirtilerini eksik olmakla beraber şöyle sıralayabiliriz; göz teması kuramama,odaklanma açısından bir yada birden fazla basmakalıp ve sınırlı bir ilgi örüntüsüne kapanıp kalma, yine basma kalıp ve yineleyici davranışlarda bulunma( sallanma, parmak şıklatma, el çırpma yada burma ,eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma, konuşma ve duyma güçlüğü, yaşıtlarıyla gelişimsel düzeyine uygun ilişkiler kuramama, duygusal karşılıklar vermeme, akranlarıyla değil kendi kendine oynama, ayaklarının ucuna basarak yürüme ve sürekli tekrarlar gibi davranışlar sayılabilir.Otizm salgınının oluşmasında çevresel zehirlilik, aşılardaki civalar, yiyeceklerdeki katkı maddeleri, anne babanın gün boyu çalışması, çocukla duygusal iletişim zayıflığı, aşırı televizyon izleme, ilgisizlik, çocukların doğayla bağının kesilmesi vs.
Otizmin tedavisinde ilaçların neredeyse hiçbir etkisinin olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Tıbben tedavi imkanı olmayan bu hastalıkla ilgili şüphesiz tek tedavi erken tanı ve erken eğitimdir. Tıptan ziyade eğitim, iyileştirmeden ziyade öğretim yapılmalıdır. Kısmen de olsa ilaçlardan da asgari düzeyde bir etkiden söz edenler de bulunmaktadır. Otizmli çocuklardaki en problemli davranış bozukluğu olan sosyal iletişim eksikliğini eğitimciler ve anne babalar insanlarla temas, yetişkinlerle kucaklaşma, el ele tutuşma gibi sosyal içerikli davranışlarla öğretebilirler. Otistik çocuklarda değişime karşı aşırı direnç vardır. Bu çocuklar aşırı disiplinden uzak bir takım seçeneklerle donatılan yapılandırılmış ortamlarda eğitim görmelidir. Ayrıca,eğitim gördüğünü ortamda uyarım seviyesi düşük tutulmalı, süs eşyaları ve sanatsal eserler bulunmamalıdır.Otistik çocukların dünyasına girilmeli, onların güvenini kazanmalı bu durumun farkına varan çocuk belki de eğitimcinin ve ailesinin farkına varacak ve kendisine yardımcı olmalarını isteyecektir.Yani Şunu net ve kesin söyleyebilirim ki ilgi, iletişim ve özel eğitim çözüm konusunda en etkili yöntem.
GENEL
03 Aralık 2024KÖŞE YAZILARI
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024